2 Şubat 2015 Pazartesi

Keşmekeşin Rahminde

Şuursuz ve uğursuz bir uğultu yükselirken kentin üstünde,
Bir insan yitip gidiyordu amaçsız bir keşmekeşin rahminde.

İnsanlar hep bir yerlere yetişmenin derdinde,
Oradan oraya koşturup duruyordular
Ve onların ardı sıra kalkan toz bulutları
Yıllardır tıkıldığı dört duvarın içinde sevişmeye susamış
Bir mahkûm kadar aç ve şehvetli
Birleşiyordular egzoz dumanı ve bacaların isiyle
Ve kentin üstüne çörekleniyordu olanca görkemiyle
Tozla, dumanla doğan medeniyetin hayaleti.

Tükenmiş ve nefessiz kalmış bir insan,
Yitip gidiyordu bu puslu keşmekeşin rahminde.

Şatafat ve entrikanın şatolar ve saraylardan sıdkı sıyrılmıştır,
Ve özgürlüklerini ilan etmiş ve sokağa çıkıp, avama karışmıştırlar.
Yağlı güreş; çayır çimenden plazalardaki ofislere taşınmış,
Yücelmek ve başa geçmek için hileyle donanmıştır insanlar.
Bu kavgada ezilen, yenilen biçarelerin üzerine atılmıştır
Kentin siluetini yırtarak güneşe uzanan gökdelenlerin temeli
Ve artık ağaçlar yerine, cücelere yukarıdan bakan Gulliver’a öykünen
Bu çelik, beton ve cam karışımı ucubelerdir ülkenin en gölge yeri.

“Gölge etme başka ihsan istemem” demeye mecali kalmamış bir insan
Yitip gidiyordu bu kaotik keşmekeşin rahminde.

Binlerce yıldır insanların beynine çakılıyordu bu kavurucu öfke
İnsan kanıyla kutsanmış, süslü kelimelerle bezenmiş çekiçlerle
Ve gözleri kör eden büyük bir kinle çocuklar kurban ediliyor
Vaat edilmiş topraklar uğruna dünyanın her yerinde.
Öyle içten ve unutulmaz bir nefret ki, daha fetüste enjekte ediliyor beyinlere
Ve çocuklar akranlarının doğum günlerini ve yılbaşlarını
Rengârenk kartlara yazdıkları sevgi sözleri yerine,
Kurukafa resimleriyle bezedikleri misket bombaları ile kutluyor bugünlerde.

Din adına yürütülen katliam ve savaşları kendine yediremeyen bir insan
Yitip gidiyordu safsatalarla yoğurulmuş bu keşmekeşin rahminde.

Büyük ve güneşli günler ile umuda dair sözler söylemişti bir şair bir zamanlar
Ve sırf bu yüzden aforoz edilmişti doğduğu topraklardan.
Niceleri ki isimlerini tek tek yazsak ekvatoru bir kaç tur dönecek bir listeye sığar hepsi,
Ya idam edilmiş, ya bir şekilde öldürülmüş, ya da “vatan haini” olarak etiketlenmişti.
Oysa özgürlük ve kardeşçe bir yaşam içindi bütün gayretleri,
Ki işgaldeki vatanı kurtarmak için kendini feda edenlerin derdiyle aynı idi.
Ve dökülen onca kan, yitip giden onca can ve ülkenin aydınlık geleceği
Kara bir 12 Eylül sabahı tarihin karanlığına gömülmüştür.

Silahların gölgesinde inşa edilen bir demokrasiye inanmayan bir insan
Yitip gidiyordu bu beş yıldızlı keşmekeşin rahminde.

Kelimeler ifade ettikleri anlamlar ile kişilik buldular ve bugüne geldiler
Yaşamın içinden sıyrılan öyküler, romanlar, oyunlar ve şiirlerle.
Sevgi, saygı, özgürlük, barış, huzur, mutluluk, insan ve diğerleri
Hangi dilden olursan olsun, anlamını kaybetmiş, ağır bir şizofreniye maruz bugünlerde.
Yine de suçlu aramak gerekirse, sözcükler değil kesinlikle,
İnsandır tek sorumlusu bu faili meçhul katliamın.
Çünkü paradır artık eşsiz ve en değerli varlık nedeni
Ve ona ulaşmanın tek koşulu, içini boşaltmaktır geçmişin ve geleceğin.

Bir insan, süslü ve lakin içi boş sözcükler serseri kurşun gibi uçarken kulağının dibinde,
Yitip gidiyordu saçma sapan bir keşmekeşin rahminde.

İnsanlar ölümüne yorulmuş olmalılar kendi başlarına açtıkları felaketlerden
Ve çözüm üretmek için beynini kullanıp düşünmekten ölümüne yorulmuşlar ki
İçlerinden birilerini seçiyorlar önce ve allayıp pullayarak baş tacı ediyorlar
Ve sonra huşu içinde kendilerinden geçip, emrine kul köle olmaktan erinmiyorlar.
Ki baştakiler de “ne oldum delisi”, bir histeri krizi içinde
Hükmünü sonsuz kılmak arzusuyla yanıp tutuşurlarken yaratırlar kendi canavarlarını
Planlar, projeler, stratejiler, BOP’lar, GOP’lar ve Ortak Vizyon Belgeleri
Ve hırsla beslerler, içlerinden yükseldikleri insanların canına kasteden teröristleri.

Bombaların ve uçakların kulakları sağır eden uğultusu yükselirken kentin üstünde,
Bir insan yitip gidiyordu politik bir keşmekeşin rahminde.


12.09.2006 - Denizli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder