4 Ocak 2018 Perşembe

Uçurum

bir uçurum kenarındayım
derin mi derin
ve benliğimi delip geçerken yarattığın
fırtınalarla köpürüp
dalgalanıyor sular...

öfkeli rüzgarlara inat
sakin sular dövüyor
kıyısında sallanıp durduğum uçurumu,
yani
taşlaşmış, kaskatı yüreğimi...

kartal keskinliğinde gözlerim
ve ufukta uzun beyaz saçları
boynuna dolanmış
bir adam görüyorum
azgın suların üstünde kalmak için çırpınan
ve umudu kesip
yaralandıkları aşktan
kendilerini denizin merhametine bırakan
kederli insanlar...

başım dönüyor,
sallanıp duruyorum
az önce bir çocuğun sıkılıp
terk ettiği
köhne bir salıncakmışım gibi
ve ne zaman yükselsem
senden arda kalan
boşluğa düşmemek için
gökyüzüyle başbaşa kalıyor gözlerim...

bomboş gece ayazında gökyüzü
ayı ve yıldızları da
götürmüşsün giderken
ki bilirdin gecenin karanlığında
yıldızların rehberliğine güvenirdim...

vakit çok mu geç
üşüyor muyum
yorgun, yılgın bir nefer miyim
anlamsız bir savaşın sonunda
cephede tek başına unutulmuş
açtığın yaralardan sızan kan
içinde bir yerlerde taşlaşıp kurumuş
bilmiyorum...

ışığımı yitirmişim...


04.01.2018 - Araf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder