Elveda diyeceğim
sana yakında.
Binlerce yıllık
gelinliğini
Kâh lapa lapa,
Kâh sulu sepken
yağan karın
Bin bir emek,
İlmek ilmek
Yeniden dokuyuşunu
Unutmayacağım.
Binlerce yıllık
sevgine
Ve kışın alınterine
saygısız,
Birkaç gün içinde
seni
Çırılçıplak bırakan
güneşin
Kızgın bakışlarını
Unutmayacağım.
Sessizliğini ve
matemini fırsat bilip
Seni ve eteğine
sığınmış insanları saran
Bu kirli savaşın
ortasında,
İnsanların değil de
Ördeklerin
özgürlüğüne gıpta edişimi
Unutmayacağım.
Güneşin en parlak
anında
Gökyüzünün duvardan
duvara
Bulut halılarıyla
kaplandığı
Ve Zeus’un seni yıldırımlarıyla
kamçılayıp,
Tufanlarıyla
ıslattığı günlerde
Seni saran
gökkuşaklarını
Unutmayacağım.
Yorgun ve şarapsız
gecelerde
Gözlerim kadınımı
ararken
Ve gönlüm sevdamı
büyütürken
Fonda aşk ve
özgürlük türküleri,
Kulağımda senin
sesinden dinlediğim
Örümcek bağlamış
kafataslarının elinden kurtarıp
Bağrına bastığın âşıkların
Ve özgürlük
tutkunlarının efsanelerini
Ve ömrümde içtiğim
en güzel
Ve fakat en çabuk
tükenen sigaraları
Unutmayacağım.
Yüzünü
göremediğimde
Yâri elinden
alınmış
Toy bir âşık gibi
kırgın,
Binyediyüz bilmem
kaç yılında
Evinden ve
sevdiklerinden koparılıp
Köle edilen bir
zenci gibi isyankâr hallerimi
Unutmayacağım.
En umarsız
günlerimde
Başımı omzuna
yaslamak istediğmde
Ana gibi,
Yar gibi beni
sarmalayışını,
İğde kokusuna
alerjik
Kızaran gözlerle
sana bakınca
Islak sanıp
gözlerimi
Sırtımı sıvazlamanı
Unutmayacağım.
Veda edeceğim sana
yakında
Ama seni
unutmayacağım.
Sakın sen de beni
unutma.
Belki bir gün
Bugünkü kadar
Ve hatta daha da
yalnız,
Daha da yıkılmış,
Ya da sevdalım
yanımda,
Sevdalım koynumda
Yine gelirim
yanına.
Ve bir büyük rakıya
Su yerine anıları
katıp
Yine ben
dertlenirim,
Yine sen dinlersin
Ve yine bana aşina
Türkü ve efsaneler
söylersin.
12
Haziran 1998, Doğubayazıt