Kentin üzerine çöreklenirken kara bulutlar
İnsanlar uykudaydı ve geleceğe dair umutlardı
Ancak ve sadece rüyalarında yaşattıkları.
Sonra giderek arttı motorların ve bombaların ve makineli
tüfeklerin
Homurtuya, horlamaya benzer gürültüleri
Ve daha ne olduğunu anlamadan
Yaşamsaldan ölümlüye devindi gitti birçoğunun uykusu.
Anaların feryatlarında,
Babaların ağaran saçlarında ve gözaltı torbalarında
Küçük yetim kızlarla oğlanların
İfadesini yitirmiş bakışlarındaydı
Ölümden arda kalan şaşkınlığın
Ve artık alışılmış, bir yaşam biçimine dönüşmüş acıların
izleri.
Güneşin kızıl yüzü görünmüyor çoktandır
Ne ki soğukta üşüyebiliyor insanlar
Ne ki sıcakta serinleyecek bir gölge arayışındalar.
Su kanlı, su çamurlu, su petrole bulanmış
Su yok.
Ekmek yok
Sevişmek yok…
Oysaki uzak diyarlarda akbabalar
Oturdukları şölen masasının etrafında kahkahalarla
tıkınıyorlar...
Altındır yedikleri, petroldür içtikleri
Ve yetmezmiş gibi sarhoşlukları
Doğal gazla kafa bulmak için yakmışlardır nargileleri.
Ve her kenefe gittiklerinde, diğerleri için
Zulüm, işkence, ölüm ve kederdir bağırsaklarından sızan
pisliğin içerdiği.
Tanrı sanki bıkmış
Yarattığı kulların neden olduğu manzaradan
Ve çoktandır umudu kesmiştir onlardan
Ve başa çıkamayacağını anlamıştır
Ki vurup kilidi ahretin kapılarına
Bu kadir bilmez yaratıkları için
Bu dünyaya indirmiştir cehennemi.
19.08.2008 - Denizli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder