Çok huzursuzum bu aralar
Sanki bir asırdır uykusuz, oldukça da yorgunum.
Bir de beynimi kemirip duran düşünceler var
İlk inançla birlikte yasaklanmış düşünceler…
Uzun zaman önce beynimin derinliklerine hapsettiğim sorular
Benden izinsiz, istem dışı, ulu orta volta atıyorlar
Ve her biri, diğerinden bağımsız
Kendileri için somut birer yanıt arıyorlar.
Bir fotoğrafa bakıyorum, tek bir kareye
Ve büyük bir kıtlıkla sarsılıyor bedenim.
Cayır cayır alevler sarıyor etimi, kemiğimi
Sebep olduğum sera etkisi kavuruyor bedenimi.
Susuzluktan çatlıyor dudaklarım
Ve kuraklığı hissediyorum iliklerime kadar.
Fotoğrafta bir deri bir kemik kalmış bir çocuk var
Bir de akbaba, ölümü kollayan
Sarı, kurumuş otlar
Ve toprak da çatlamış.
Suçluyu arıyorum içimde,
İçimde yatan caniyi arıyorum.
Sonra beynimin içindeki soru çınlıyor kulaklarımda:
O fotoğraftaki çocuğun leşi için sabırsızlanan akbaba mıdır kötü olan?
Yoksa ölü bedenlerden merdivenlerle
Kendi yarattıkları zirvelere tırmanan insanlar mıdır iğrenilecek olan?
Sonra bir başka kare geliyor gözlerimin önüne
Bu kez birden fazla çocuk var sahnede
Ve milyar dolarlarla üretilen bombalar.
Fotoğraftaki yedi-sekiz yaşındaki çocuklar
Birkaç dakika sonra yanık et ve küle dönüşecek akranlarına iletilmek
üzere
Cehennemde buluşma dileklerini bombaların üzerine yazıyorlar.
Volta attıkları yerde, alarm veriyor aynı sorular.
Sanki gizli bir güç bağlamış elimi, kolumu
Hiçbir şey yapamıyorum, değiştiremiyorum tarihin rotasını.
Çözüm bulamıyorum bu vahşete
Ve dehşet içinde izlemek zorunda kalmaktan
İnsanın kendi türüne ve doğaya yaptığı bu zulmü
Benden sonraki nesillere ihanet ettiğimi hissediyorum…
12.12.2008 - Denizli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder