Sabahın dördüydü
Ve doğanın sessizliğini yırttı
Telefonun cırtlak çığlığı.
O güne dek duymadığım bir dildeydi
Ahizeden kulağıma dolan kelimeler.
Ve yeniden gördüm
Çocukluğumun kabusunu.
Bilirsin bizim bağ yolunda
Bir ev vardı
Bir vadiye asılmış
Ve ihtiyar bir kadın otururdu
Çok zaman rüyalarımda
O evin düz damında.
Sen, ben, annem ve babam
İşte o eve giderdik rüyalarımda.
Sonra ben düşerdim
Damdan aşağı
Sarp uçuruma.
Ve kendime gelirdim
Vadinin dibinde.
Sizi arardım boşuna
Sağımda solumda.
Tam ağlamaya başlayacakken
korkudan,
Güneşe kadar uzanan kavakların
altında,
Birden annem biterdi yanımda.
Sizi sorardım ama,
“Beklemeyip onları gidelim” derdi
annem
ve kan ter içinde uyanırdım
sonunda.
İşte bütün konuşma boyunca
Durmuştu beynim
Ve bu karabasanı yaşamıştım
yeniden.
Ahizeden kulağıma dolan kelimeler
Bana yabancı bir dildeydi
Ve inanmam mümkün değildi
Duyduklarıma.
Ama birden yarıldı yer,
Tutunacak bir dal aradım boşuna.
Birden toprak
Aldı seni koynuna.
23 Haziran
1998, Doğubayazıt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder