Ayazı bile hüzünlü
Bu kentin dar yokuşlarına
Kan ter içinde tırmandığım o günler,
Beynimin istihab haddini aşan anılar değil de,
Sensizlikti beni en çok yoran.
Güneşin bile terkettiği
Rutubetten duvarları yosun tutmuş bu odada
Bir filizken kurduğu hayalleri elinden alınmış,
Hem acıma, hem de nefretle
Gözlerimin içine bakarak
Nasıl kıyarsın bizlere diye sorgulayan
Cılız odunların ısı vermeyen cılız alevleri değil de,
Sensizlikti beni tir tir titreten.
Şarapla yıkandığı gecelerde ruhumun,
Ne şafakla başıma saplanacak
Ve kafamı duvardan duvara vuracak ağrı,
Ne de şaraba bulanmış ıssızlığın
Midemi cehennem ateşiyle yakmasıydı,
Sensizlikti uykumu kâbuslarla bezeyen.
Kâbusların tecavüzüne uğrayan
Terden sırıl sıklam gecelerde,
Duvarların içinden ve pencerelerden
Sinsice yatak odalarına sızan gürültülü depremlerin
Yürekleri burkup, insanları feryat figan
Uykularından ve kimi zaman hayatlarından eden
Sarsıntıları ve ölüm değil,
Sensizlikti beni en çok korkutan.
Ülkemin bakire bırakılmış son birkaç koyunda,
Bir gezi teknesinin en yüksek ucundan
İlk aşkım denize kavuşmak için
Yaptığım o çılgın atlayışlarda
Ne hasretin yangınıyla beni koynuna alan denizin
Yaz cehennemine inat serinliği,
Ne de vücuduma teğet yüzen balıklardı,
Sensizlikti beni en çok ürperten.
Pek çok yalnızlığa,
Birçok özleme ve kavuşmaya
Ve birçok kavgayla
Birçok sevişmeye tanıklık etmiş
Bir tren konpartmanında
Lokomotifin gürültülü müziği değil
Sensizlikti beni uyutmayan.
18 Ekim 2000, Denizli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder