28 Aralık 2015 Pazartesi

Zor Zanaat

Zor zanaat bir düşte
Yarına dair düşleri yaşamak
Özlemek barışı, istemek sevdayı
Büyütmek eşitliğe dair umutları.

Zor zanaat her saniye düşlemek,
Hayaliyle avunmak bir kadının,
Öyle bir kadın ki
En zor gününde sırtını yaslayacağın
Kuru ekmeği, kuru soğanı seninle bölüşmeyi
Ve seni ölesiye sevmeyi seçecek.

Zor zanaat direnmek, inadına tutunmak yaşama
Mumla aramak hayallerini paylaşan insanları
Zor zanaat böyle bir zamanda,
Böyle küstah ve acımasız
Böyle ikiyüzlü insanlar arasında
İyilik kırıntıları peşinde koşmak
Beton yığını binalar arasında
Ekmek kırıntısı peşinde uçan
Bir avuç kumru olmak vesselam
Zor zanaat…


28.12.2015 - Denizli

23 Aralık 2015 Çarşamba

Üşüyorum

Sımsıkı sarılmış yalnızlığa, üşüyorum
Bir türkü çığlık çığlığa ağıtla dolu dudaklarımda
Volta vururken bana mahpushane
Bu eski kentin sokaklarında.

Peşime düşüyor geçmiş, gölgem oluyor
Çocukluğuma dair anılar canlanıyor zihnimde
Köhne bir ev, ak saçları yemenisinden taşmış
Bir ihtiyar kadın
Masallar anlatırken uyukluyorum
Sımsıkı sarılmış yün bir yorgana
Portakal kabukları soyunmuş
Kızarıyor kömür sobasının üstünde.

Kalkıyorum pineklediğim sedirden
Ve atıyorum o günden bu güne
Birikmiş tüm umutları sobaya
Kim bilir kaç madenciye mezar olmuş
Bir madenden bizim eve yolu düşmüş
Bir kürek dolusu kapkara kömürle birlikte.

Bir kadının sıcaklığı vuruyor sonra enseme
İrkiliyorum cehennemden gelen bu alevle
Ve birden bire buz gibi ter boşanıyor alnımdan
Korkunç kâbuslar canlanırken zihnimde
Ve yorulmaksızın volta vuruyorum
Dudaklarımda acı bir tat, bir dal sigara
Bana mahpushane bu eski kentin sokaklarında
Sımsıkı sarılmış yalnızlığa, yürüyorum, üşüyorum….


23.12.2015 - Denizli

22 Aralık 2015 Salı

Humanizma

Betonarme yığınları arasında
Yapayalnız yeşermeye çalışan bir ağaç gibi
Tutunmaya çalışmak
Beyin hücreleri binlerce yıl geçmişte
Gelişimini durdurmuş insansılar ortasında.
Ve cahil cesaretleriyle ateşlenen
Öfke, nefret ve şiddete rağmen
Sevmek onları
Sırf benzedikleri için insana…


22.12.2015 - Denizli

21 Aralık 2015 Pazartesi

...

Batmak üzere güneş
Alçalırken dağların üstüne
Bulutlar koşuyor
Yüzleri kızarmış
Yeni yetme delikanlılar
İçten içe âşık oldukları güneşe
Ve gece örtecek birazdan
Evlerine çekilecek insanlar
Issız bir çöle dönüşürken kent
Bir adam kalacak sokaklarda
Yalnızlığıyla baş başa
Gözlerinden fışkıracak birkaç damla yaş
Süzülecek yanaklarından.


21.12.2015 - Denizli

İki İnsan

Ne insanlar geldi geçti bu dünyadan
Soluk aldıkları her saniye, insanlığa bir armağan
Yaşamayı bilen, bölüşmeyi bir ekmeği
Her şeyden çok seven
Ve hayatı bir şiir, bir şarkı gibi
İlmek ilmek ören, yaşamayı sevdiren
Yüce gönüllü insanlar…
Farklı dilden isimleri olsa da
Ortak bir dilde yaşayan ve yaşatan
Müzikle, bilimle, resimle, heykelle, şiirle
İnsanlığa aşkı, sevmeyi anlatan…
Ve insanlık uğruna
Genç yaşta ölümle kucaklaşan.

Ne insanlar geldi geçti bu dünyadan
Doğumlarıyla cehennemi dünyaya taşıyan
En başta kendileri olmak üzere
Yaşayan her varlıktan ölesiye
Ve öldüresiye nefret eden…
Aynı dili konuşsalar da
Kin, nefret ve öfkeden başka sözcük
Çıkmayan kan dolu ağızlarından…
Ve hain pusularda saklanarak
Korkak bir leşçi gibi yaşayarak ve yaşatarak
Toplu katliamlarda, soykırımlarda
Kudurarak ve kudurtarak ölümü
Tarihe yüz karası dipnotlar olarak düşen…


21.12.2015 - Denizli

19 Aralık 2015 Cumartesi

Yasak

Yasaklar koyuyorum kendimce kendime.
Gece gündüz hayalini kurmak onun mesela,
Düşünmek, yerli yersiz özlemek yasak.
Ne yer, ne içer, kiminledir, üşüyor mu,
Sormak kendime bunları, yasak.
Yüz yüze geldiğimiz anlarda
Dalmak gözlerine, kaybolmak yasak
Dokunmak hele
Ve o dokunduğunda titremek hasretle
Yanmak, kül olmak yasak!

Yasak bana
Düşmek kara sevdaya,
Aşık olmak yasak!


19.12.2015 - Denizli

17 Aralık 2015 Perşembe

Aşk

Bin bir çile, eziyet çeke çeke
Dilinin ucuna kadar sürünen sözcükler
Çıkıp özgürce uçarak, haykıramaz sevgini
Ya bir dostu kaybetmek korkusu
Ya da geçmişten kalan kalp kırıklıkları
Barikatlar kurar ağzının içinde
Ve büyük bir öfkeyle geri dönerken
Birer napalme dönüşür kelimeler
Ve ele geçirip tüm hücrelerini
İntihar bombacısı gibi
Havaya uçururlar
Kendileriyle birlikte her duygunu
Ve yıllarca söndürülemeyecek
Yangınlar bırakırlar geriye.

Pençesine düştüğün her aşk
Kıyametten beter bir yıkım
Genetik bir soykırımdır
Tutkuyla büyüttüğün…


17.12.2015 - Denizli

13 Aralık 2015 Pazar

Bencillik

İsterim ki
Yeryüzünde soluk alan
Her insanın gözlerinde
Her daim mutluluk
Okunsun.

İsterim ki
Silinip öfke, kin, nefret
O gözlerden her zaman
Sevgi çağıldasın.

Mavi, yeşil, ela
Ve kara
Ve kahverengi
Her gözde
Umut yeşersin.

Ve isterim ki
Bu gezegende
Sadece bir çift gözde
Sadece bana ait
Soluk soluğa tutkulu
Bir aşk parıldasın.

Bu kadar da
Bencilim işte!


13.12.2015 - Denizli

11 Aralık 2015 Cuma

İnsan Dediğin

Dipsiz bir uçurum
Bir kör kuyu
İnsan dediğin
Her seferinde
Tepe taklak
İçine düştüğüm.
Bu son deyip
Kendime söz verip
Yine de sorgusuz sualsiz
Güvendiğim
Ve hep aynı kederle
Başladığım yere
Döndüğüm.
Bir kör kuyu
Dipsiz bir uçurum
Yaşam dediğin…


11.12.2015 - Denizli

7 Aralık 2015 Pazartesi

Yangın

aşılmaz duvarların var
ve gözlerinle sürekli
saçıyorsun rum ateşi...
söndürecek gücüm yok
hücrelerimde çıkardığın
amansız yangınları
eriyorum çaresiz
her dakika küçülen
bir mum gibi...
07.12.2015 - Denizli

5 Aralık 2015 Cumartesi

Kaos

Derinleşip gün geçtikçe
Şiddetleniyor içimdeki iç savaş
Kutuplaşırken tüm organlarım
Göz göre göre bölünüyor hücrelerim.
Ribozomlarım yaralı
Mitokondrilerim grevde
Akyuvarlarımsa
Tıkıyor önüne geleni hapse.
Düşünmeye uğraşmaktan
Ağır hasar almış beynim
Vazgeçip arabuluculuktan
Sus pus oturuyor bir köşede…

Belki itiraf etsem kendime
İçimdeki kaosa sebep olan
Bu ölümcül sevdayı
Susar silahlar
Ve barış olur sonunda.
Ya da böyle aptalca bir cesaretin sonunda
Çekilecek ölümden beter acılar var.

05.12.2015 - Denizli

3 Aralık 2015 Perşembe

...

Hapsettim beynimi
Nemli, soğuk bir hücreye
Doğru ne,
Ne yanlış
Bir daha
Düşünmesin diye…
Kapattım gözlerimi,
Kulaklarımı tıkadım
Koparıp attım dilimi
Nefes almıyorum
Ve dokunmuyorum hiçbir şeye
Neler olup bittiğini çevresinde
Anlamasın diye…
Bir rahat bıraksın da artık
Çölleşmiş yüreğim
Özgürce kanat çırpsın
Hasret kaldığı aşka diye…


03.12.2015 - Denizli

1 Aralık 2015 Salı

Kayboldum

Sıfırla bir arası
Doğrusal bir çizgide
Şaşırdım yolumu
Kayboldum...
Labirent değil
Balta girmemiş
Bir orman
Hiç değil...
Kimim
Neredeyim
Hangi zamandayım
Bilmiyorum...
Benliğimi
Tek hücreli
Çağlardan beri
Hükmünü yitirmeyen
Bir kimyasal dürtüde
Yitirdim...
01.12.2015 - Denizli

27 Kasım 2015 Cuma

Çivimiz Çıktı

Asit dolu bulutlar
Serperken doğanın intikamını
Üstümüze
Çağıldayan çamur deryası
Günlük kaygılarımızla
Sürükleniyoruz bir uçurumun dibine.
Umurumuzda değil
Vahşice işlenen cinayetler
Bizden değilse
Sömürülen, ezilen, ölen
Dokunmuyor hiçbir acı
Taş kesmiş yüreklerimize…
Utanç yok
Pişkinlik çok
Vicdanlar kelepçeli
Tıkılmış zindanlara
Doymuyoruz
Gürül gürül akan kana.
Çıktı çivimiz
Yerine çakacak
İnsan yok!

27.11.2015 - Denizli


24 Kasım 2015 Salı

Enfarktüs

Ah, deli divane
Göçebe gönlüm
Gözüme değen
Her güzelle
Kanıma işleyen
Her damla şarapla
Savrulup, aştığı çölleri eskiten
Uslanmak bilmeyen
Arsız gönlüm.
Ancak enfarktüs
Kurtaracak beni
Senin zalim elinden!


24.11.2015- Denizli

23 Kasım 2015 Pazartesi

Aşk

Kışa kavuşmanın coşkusuyla
Sarı, kızıl yapraklarından soyunarak
Çırılçıplak kalan ağaçların
Dillerinden düşürmedikleri
Neşeli türkülere inat
Bir hüzünlü şarkı,
Acısı damağıma yapışmış
Kuru, çatlak dudaklarımda aşk…
Biliyorum erişilmez bir hayal
Seni seninle tek vücut yaşamak.


23.11.2015 - Denizli

22 Kasım 2015 Pazar

Tükendi

Geceyi güne çağıldayan
Şarabi aşklar tükendi
Devir artık
Sonsuz bir intikam
Ve ölçüsüz bir nefret devri.
Ne oldu bize
Nasıl düştük
Bu acımasız
Cehaletin pençesine?

Bombalar kuşanıyor
Bir zamanlar saçına
Çiçeklerden taç takan kızlar,
Müphem geleceğini
Gözlerinin gölgesine saklıyor
Tankların, topların arasında
Top peşinde koşan çocuklar.

Saban, pulluk ve tırmık
Yine iş başında
Yine kazıyor toprağı
Ama doğaya can vermek değil
Bu seferki amacı;
Toplu mezarlara kucaklatıyor
Toplu katliamlarda
Paramparça yere düşen canları.

Aşka, sevgiye ve kardeşliğe dair kelimeler
Ömrü bir günlük kelebeğe döndüler
Ve on santimetre karelik bir kâğıda
Basılı harfler, rakamlar ve resimlere
Biat ettikçe insanlar
Tükendi geceyi güne çağıldayan
Şarabi aşkla dolu meclisler…

22.11.2015 - Denizli

18 Kasım 2015 Çarşamba

Talan

Altın arayıcılar dadanmış
Kalbimdeki höyüklere
Talan edilmiş
Ne kaldıysa geçmişten
Aşklar, anılar…
Birer isimden ibaret
İnsanlar ve kentler
Acısı bile kalmamış…


18.11.2015 - Denizli

16 Kasım 2015 Pazartesi

Şarap Rengi Deniz

Yorgun, cılız ırmaklar akıyordu
İnsanların yüzlerinden
Kurumuş göz pınarları
Kan çanağı göz çukurları ile
Vakitsiz ve biçimsiz
Ve toplu ölümlere ağlanıyordu.

Birkaç akbaba beslenebilsin için
Kirli ve kanlı pazarlık sofralarında
Daha iki ayaküstünde doğrulamamış
Kundakta çocuklar boğuluyordu
Ki artık gün batımından değil
Kandan şarap rengine bürünüyordu
O efsaneler kaynağı deniz…


16.11.2015 - Denizli

14 Kasım 2015 Cumartesi

Kara Delik

Evreni içmiş gözlerinle
Çakmak çakmak
Yıldız yıldız bakıyorsun
Gözlerimin içine
Ve fakat farkında değilsin
Tehlikenin
Gözlerimdeki o amansız
Kara deliğin…

14.11.2015 - Denizli

6 Kasım 2015 Cuma

Felç

Uzansam tutup koynuma alabileceğim
Bir yıldız kayıyor, yetişemiyorum.
Öyle yorgun, öyle yılgın ki yüreğim
Kalkmıyor kolum, göğsüme düşüyor başım.

Ah! Geçmişte kalan her aşk
Bir acımasız savaş benim için
Tüketen tüm benliğimi
Ve gaddarca çiğneyip etimi, tüküren.

Görmediğim bir düşmanla
Dövüşmekten bitap düşüyor
Üzerinde türlü hayaller kurduğum yatak,
Kan revan oluyor geceler…

İçten içe yiyip bitiren beni
Ve gönül mezarlığında yerini alan,
Geceleri şaraba boğan her aşk
Yoruyor, yıldırıyor kalbimi…

Ve ne zaman bir yıldız düşmeye başlasa üstüme
Felç iniyor bedenime, kımıldayamıyorum…


05.11.2015 - Denizli

5 Kasım 2015 Perşembe

Aşk

Sözleri bin yıl önce unutulmuş,
Zincirlere vurulup, yasaklanmış
Kadim bir türkü dilimde aşk.
Bir sanrı yüreğimde
Sonsuza kadar gerçek olamayacak!


05.11.2015 - Denizli

4 Kasım 2015 Çarşamba

Kangren

Belki bin yıl
Belki daha uzun zamandır
Kan gitmiyor,
Kangren bir yanım.

Biliyorum tutunmak için hayata
Kesip atmam lazım onu,
Ama o kadar büyük ki sevgim
Ve o kadar derin ki umudum
Kıyıp ta ona,
Yakıp kül edemiyorum.

Oysa gözünü kan bürümüş,
En kötü mahlûktan
Bin kat acımasız,
Kemirip duruyor her gün
Taze etlerini bedenimin.

Gözü dönmüş azılı bir katil
Dört bir yanında bedenimin
Öldürdü, öldürüyor kardeşlerini,
Sopa, pala, bıçak, tabanca, tüfek
Yetmezse, elinde gaz bidonu ve kibrit.

Belki bin yıl
Belki daha uzun zamandır
Boşa akıyor kanım,
Kangren bir yanım.


04.11.2015 - Denizli

3 Kasım 2015 Salı

Zamansız Çalan Kapı

Sarılmış yalnızlığıma,
Zaman öldürüyorum
Zamansız çalan bir kapının ardında
Beynimde dolaşması gereken kan
Sıkıştırıp kalbimi
Güm güm attırmaya başlayınca
- Ki daha yeni doğmuşum küllerimden
Ve uzak durmak istiyorum
Beni yakıp kavuracak
Bir aşkın ateşinden -
Dur diyorum kendime
Sakın o kapıyı bir daha açma!
Ki ben bu saatten sonra
Layığım anca
Sarılıp yalnızlığa
Son nefesin
Yolunu gözlemeye…

03.11.2015 - Denizli


Uçurtma

Bir çocuk
Gözleri yaşlı
Oturmuş denize karşı.
Gün ortası,
Güneş tam tepede
Yine de gökyüzü
Kan kızılı…
Omzuna dokunup
Soruyorum
“Neden ağlıyorsun?”
Yutkunuyor bir
Bana bakıyor
Kocaman gözleri,
Sonra göğe çeviriyor
Yaslı başını…
Tek ses çıkmıyor ağzından
Gözlerinde okuyorum
Sorumun yanıtını.
Utançtan kızıla kesiyor yüzüm,
Kahrediyorum çaresizliğime
Yüzüm düşüyor
Yanaklarımdan aşağı
Yuvarlanıyor boncuklar.
Oturup yanına çocuğun
Ortak oluyorum derdine:
Son uçurtmayı da vurdular!

30.10.2015 - Denizli


30 Ekim 2015 Cuma

Vadi

Bir vadi içimde, göğüs kafesim
Dünyayla yaşıt
Bir derin uçurum…
Acıyla taşlaşan kalbim
Yusyuvarlak bir kaya
Ölen her insanla
Ve tarihe gömülen her aşkla
Kan sızan çatlaklarından…

Bir vadi içimde, göğüs kafesim
Her rengi, her bitkisi ve her hayvanı
Aynı tutkuyla yaşatan.
Her kurşunla sıkılan,
Atılan her bombayla
Sıkışan nefesim
Ve oksijensiz kalıp
Yok olan görkemli bir yaşam.

Bir vadi içimde, göğüs kafesim
Tufandan kalma
Bir görgü tanığı tarihin…
Hiç güneş batmamış üstünde
İnsana rağmen umutla yaşayan
Ve zulme boyun eğmeyen
Ve ayrımsız her canlıyı
Bağrına basan…


30.10.2015 Denizli

23 Ekim 2015 Cuma

KEŞKE

Bir hançer, bir kılıç, bir kurşunla
Ölmek yetmezdi bize…
Bombanızla parçalara ayrıldı
Etimiz, kemiğimiz, beynimiz
Koca bir meydanda
Dört yana yayıldı.
Daha büyük olsaydı da bombanız,
Tüm dünyaya dağılsaydık keşke…

Bir hançer, bir kılıç, bir kurşunla
Ölmek yetmezdi bize…
Bağlayıp bedenimizi
Kâh bir atın terkisine,
Kâh bir aracın tamponuna
Yerlerde sürüdünüz.
Bir rokete bağlasaydınız da
Yıldızların arasında dolaşsaydık keşke…

Bir hançer, bir kılıç, bir kurşunla
Ölmek yetmezdi bize…
Yağlı urganı geçirmek için boynumuza
Yetmedi sahte suçlamalarınız
Ve kahpece yalanlarınız,
Yaşımızı büyüttünüz.
Aynı havayı solumaktansa sizlerle
Kundaktan hiç çıkarmasaydınız keşke…

Bir hançer, bir kılıç, bir kurşunla
Ölmek yetmezdi bize…
Kışkırtıp beyni sulanmış
Maruldan farksız ucubeleri,
Yakıp, boğdunuz bizleri.
Yaktığımız türküler, yazdığımız şiirler
Umut olabilsin diye yarınlara
Diriltip, bir daha yakabilseniz keşke…


23.10.2015 - Denizli

26 Nisan 2015 Pazar

Sanrı

Bir uzak deniz gözlerin
Tuzlu, yosunlu bir tuzak
Bir müren derinlerinde
Elimi versem kolumu kapacak.

Bir iç yangını
Ekşi bir mide
Ve dayanılmaz bir baş ağrısı
Gözlerinden akan şarap;
Süzüldükçe yanaklarından aşağı
Kalbimde büyük yaralar açacak.

Gündüz düşü, sanrı, hayal
Ne dersen de, bu aşk
Başıma büyük dertler saracak.

26.04.2015 - Denizli


19 Nisan 2015 Pazar

Otoyol

Bir kayayım, yüzüm kuzeye dönük
Milyonlarca gün doğumundan milyonlarca gün batımına
Hep aynı yerde oturup durmaktayım.
Bir özlem içimde, ufukta gözlerim
On bin yılda bir önümden geçecek
Bir kervanı beklemekteyim.

Gökyüzü ağladıkça bedenimdir yosun tutan
Ve aşkı uğruna dağları delmeye yeltenen
Bir divane meczubun öyküsüdür
Her fırtınada kulaklarımda çınlayan…
Ve bir umut milyonlarca yıldır beklediğim
Belleğimde yitip gitmeye mahkûm bir aşktan arta kalan yangının
Küllenmeye yüz tutmuş alevidir çevremi ısıtan.

Hissediyorum: Farklı bir gün bugün,
Alışkanlıkları alt üst eden, umutla başlayıp
Ölümle bitecek bir gün.

Sabah, daha güneş dağların ardında
Alevden ve ışıktan sabahlığını giymeden
Çıkıp gelen meczuplardır
Bugünü farklı kılan;
Ellerinde küçük çubuklar
Bedenimde farklı yerlere delikler açmaya başlayan.
Öyküde bir, bugün bin olan
Delip bedenimi
Susuz kente su
Hasretten yanan bedenlere
Sonsuz aşkı taşıyacak olan…

Küçük tüpler yerleştirmeye başladılar
Açtıkları küçük deliklere
Oyun mu oynuyorlar?
Ellerinde rengârenk kablolarla
Bedenimi sararlarken
Alınlarında biriken ter
Damlayıp bedenime değdiğinde
Buhar olup, atmosfere karışırken
Asık suratlarından anlıyorum
Ters bir şey döndüğünü
Söylenip duruyor biri bağır çağır
Acelesi var belli ki,
Güneş yükselmeden bitirip işini
Gidip yaslanacağı bir göğüs olmalı özlemini çektiği.

Toparlanıyorlar işte yavaş yavaş
Malzemeleri ellerinde uzaklaşıyorlar
Soruyorum kendime… Bu kadar çabuk mu?
Öyküde meczup aylarca kazma kürek uğraşıyordu
Yarım gün bile olmadan bitirdiler mi işlerini?

Birden, yer gök birbirine giriyor
Milyonlarca yıllık ömrümde duymadığım
Bir gök gürültüsü sesi
Yankılanırken karşı dağlardan
Bedenim atomlarına ayrılıyor
Ve parçalarım birer kelebek, uçuşurken yamaçtan aşağı
Anlıyorum öyküdeki aşkın
Ve meczubun hiç gerçekleşmeyecek bir sanrı olduğunu…


Ruhum kanatlanıp uçuyor şimdi, göğe yükseliyor
Arta kalan çakıllar bedenimden
Asfaltla kaplanıp
Silindirle eziliyor…
Aşk, günde binlerce kez çiğnenen
Bir otoyolmuş meğer…


19.04.2015 - Denizli

16 Nisan 2015 Perşembe

Uçurum Düşü

Yalnızlığımı paylaşırken kendimle
Her gece karanlık bir odada
Gözlerin düşüyor aklıma
Ve bir dipsiz uçurumu düşlüyorum
Evrende koca bir kara deliği,
Nefesim kesiliyor
Ölüyorum…


15.04.2015 – Denizli

2 Nisan 2015 Perşembe

Tutuklu

Aklımı emekliye ayıran
Yüreğime kanarak
Yosun dolu
Bir denize daldım.
Ve hüznünde
Ve sevincinde o denizin
Bir kara delik yutarken zamanı
Anılar ipliğinden örülme bir ağa
Takıldım kaldım.
Tükenmek üzere
Ciğerlerime çektiğim son hava
Yosun dolu bu denizde
Beynim kelepçeli, 
Bedenim tutuklu kaldım...

01.04.2015 - Denizli

13 Mart 2015 Cuma

Bahar Gelmiş

Camları kırılmış pencereleri
Dökülmüş sıvası
Solmuş boyası
Çatlamış duvarları
Çöktü çökecek çatısı
Eski bir ev
Ve verandasında
Bir bacağı kırık
Eski bir tahta masaya dönmüş yüreğin.

Bahar gelmiş
Sana ne?

Bakımsız ve kurumuş
Yüzyıldır çiçek yüzü görmemiş
Çocuk çığlıklarına hasret
Çatlamış toprağıyla
Bir viran bahçede
Yapraksız çırılçıplak
Meyve vermeyen
Bir ağaç kadar yalnız yüreğin.

Bahar gelmiş
Sana ne?


13.03.2015 - Denizli

10 Mart 2015 Salı

Bahar Geldi Diye

Kapalı gözlerim
Görmüyorum
Kulaklarım tıkalı
Duymuyorum hiçbir sesi
Nefes almıyorum burnumdan
Kokuları dolmasın içime diye
Dilimi kopardım
Tadı damağımda kalmıyor yediğimin, içtiğimin
Ve dokunmayı yasakladım kendime.

Yine de
İşte bahar geldi diye
Aşk doluyor
Her hücreme…


10.03.2015 - Denizli

12 Şubat 2015 Perşembe

İkilem

İkilemde bir ruh haliyle
Oldukça karışığım bu günlerde.
Bir yandan mutlak mutsuzluk sarmış her hücremi
Öte yandan öyle bir mutluluk ki
Eşi bulunmaz tarihin hiçbir saniyesinde.

Mutsuzum; çünkü
Nefes aldığım her saniye
Dünyanın ve hatta belki de evrenin
Bana yakın, benden uzak her köşesinde
Bana benzer ya da başka biçimlerde
Ölümün pençesine düşen hayatlar var.
Mutluyum; çünkü
Bazıları bu ölümlerin
Daha büyük acıların yaşanmasına
Engel olan, güzel, muştulu ölümler.

Mutsuzum; çünkü
Yaşam olan her metrekaresinde evrenin
Kendini canlı-cansız her varlığın üstünde gören,
Doymak bilmez bir hırs
Ve aç gözleriyle
Hayatı herkese zehir eden
Tiranlar, diktatörler de
Benimle aynı ya da benzer havayı soluyorlar.
Mutluyum; çünkü
Gelecekte, günün birinde
Hükmü bitsin için zulmün
Kendini feda etmeye hazır
Gün yüzlü, aşk bakışlı
İnsanlar da yaşıyorlar.

Mutsuzum; çünkü
Gözümün önünde evsiz,
Yarı çıplak ve her daim aç
Çocuklar ve kadınlar ve adamlar,
Yani insanlar
Dışarıda eksi bilmem kaç derece soğuk,
Kar ya da yağmur
Ve acımasız bir rüzgâr
Ve sömürüp her tür duyu ve duyguyu
Semiren şişman, doyumsuz canavarların
İnsan eti ve emeğinden oluşan
Haysiyetsiz sofralarında kıvırtan dansözler var.
Mutluyum; çünkü
Zihnimi ele geçirmiş
Bunca kaotik ve karamsar bir tablonun
Ruhumda açtığı yaraya ilaç olmaya çalışan
En umarsız anımda
Güneş gibi içimi ısıtan, ışıtan
Yarına dair hayallerim
Ve insana dair güçlü bir umudum var.


12.02.2015 - Denizli

3 Şubat 2015 Salı

Şeytan

Zaman kılığına girmiş şeytan,
Dalga geçiyor benimle.
Hem binmiş omuzlarıma
Olanca ağırlığıyla
Acıyla kıvrandırmakta her saniye,
Hem de akıp gidip
Işık hızıyla
Ömrümü yiyip içmekte!

21.04.1998 - Doğubayazıt

2 Şubat 2015 Pazartesi

Keşmekeşin Rahminde

Şuursuz ve uğursuz bir uğultu yükselirken kentin üstünde,
Bir insan yitip gidiyordu amaçsız bir keşmekeşin rahminde.

İnsanlar hep bir yerlere yetişmenin derdinde,
Oradan oraya koşturup duruyordular
Ve onların ardı sıra kalkan toz bulutları
Yıllardır tıkıldığı dört duvarın içinde sevişmeye susamış
Bir mahkûm kadar aç ve şehvetli
Birleşiyordular egzoz dumanı ve bacaların isiyle
Ve kentin üstüne çörekleniyordu olanca görkemiyle
Tozla, dumanla doğan medeniyetin hayaleti.

Tükenmiş ve nefessiz kalmış bir insan,
Yitip gidiyordu bu puslu keşmekeşin rahminde.

Şatafat ve entrikanın şatolar ve saraylardan sıdkı sıyrılmıştır,
Ve özgürlüklerini ilan etmiş ve sokağa çıkıp, avama karışmıştırlar.
Yağlı güreş; çayır çimenden plazalardaki ofislere taşınmış,
Yücelmek ve başa geçmek için hileyle donanmıştır insanlar.
Bu kavgada ezilen, yenilen biçarelerin üzerine atılmıştır
Kentin siluetini yırtarak güneşe uzanan gökdelenlerin temeli
Ve artık ağaçlar yerine, cücelere yukarıdan bakan Gulliver’a öykünen
Bu çelik, beton ve cam karışımı ucubelerdir ülkenin en gölge yeri.

“Gölge etme başka ihsan istemem” demeye mecali kalmamış bir insan
Yitip gidiyordu bu kaotik keşmekeşin rahminde.

Binlerce yıldır insanların beynine çakılıyordu bu kavurucu öfke
İnsan kanıyla kutsanmış, süslü kelimelerle bezenmiş çekiçlerle
Ve gözleri kör eden büyük bir kinle çocuklar kurban ediliyor
Vaat edilmiş topraklar uğruna dünyanın her yerinde.
Öyle içten ve unutulmaz bir nefret ki, daha fetüste enjekte ediliyor beyinlere
Ve çocuklar akranlarının doğum günlerini ve yılbaşlarını
Rengârenk kartlara yazdıkları sevgi sözleri yerine,
Kurukafa resimleriyle bezedikleri misket bombaları ile kutluyor bugünlerde.

Din adına yürütülen katliam ve savaşları kendine yediremeyen bir insan
Yitip gidiyordu safsatalarla yoğurulmuş bu keşmekeşin rahminde.

Büyük ve güneşli günler ile umuda dair sözler söylemişti bir şair bir zamanlar
Ve sırf bu yüzden aforoz edilmişti doğduğu topraklardan.
Niceleri ki isimlerini tek tek yazsak ekvatoru bir kaç tur dönecek bir listeye sığar hepsi,
Ya idam edilmiş, ya bir şekilde öldürülmüş, ya da “vatan haini” olarak etiketlenmişti.
Oysa özgürlük ve kardeşçe bir yaşam içindi bütün gayretleri,
Ki işgaldeki vatanı kurtarmak için kendini feda edenlerin derdiyle aynı idi.
Ve dökülen onca kan, yitip giden onca can ve ülkenin aydınlık geleceği
Kara bir 12 Eylül sabahı tarihin karanlığına gömülmüştür.

Silahların gölgesinde inşa edilen bir demokrasiye inanmayan bir insan
Yitip gidiyordu bu beş yıldızlı keşmekeşin rahminde.

Kelimeler ifade ettikleri anlamlar ile kişilik buldular ve bugüne geldiler
Yaşamın içinden sıyrılan öyküler, romanlar, oyunlar ve şiirlerle.
Sevgi, saygı, özgürlük, barış, huzur, mutluluk, insan ve diğerleri
Hangi dilden olursan olsun, anlamını kaybetmiş, ağır bir şizofreniye maruz bugünlerde.
Yine de suçlu aramak gerekirse, sözcükler değil kesinlikle,
İnsandır tek sorumlusu bu faili meçhul katliamın.
Çünkü paradır artık eşsiz ve en değerli varlık nedeni
Ve ona ulaşmanın tek koşulu, içini boşaltmaktır geçmişin ve geleceğin.

Bir insan, süslü ve lakin içi boş sözcükler serseri kurşun gibi uçarken kulağının dibinde,
Yitip gidiyordu saçma sapan bir keşmekeşin rahminde.

İnsanlar ölümüne yorulmuş olmalılar kendi başlarına açtıkları felaketlerden
Ve çözüm üretmek için beynini kullanıp düşünmekten ölümüne yorulmuşlar ki
İçlerinden birilerini seçiyorlar önce ve allayıp pullayarak baş tacı ediyorlar
Ve sonra huşu içinde kendilerinden geçip, emrine kul köle olmaktan erinmiyorlar.
Ki baştakiler de “ne oldum delisi”, bir histeri krizi içinde
Hükmünü sonsuz kılmak arzusuyla yanıp tutuşurlarken yaratırlar kendi canavarlarını
Planlar, projeler, stratejiler, BOP’lar, GOP’lar ve Ortak Vizyon Belgeleri
Ve hırsla beslerler, içlerinden yükseldikleri insanların canına kasteden teröristleri.

Bombaların ve uçakların kulakları sağır eden uğultusu yükselirken kentin üstünde,
Bir insan yitip gidiyordu politik bir keşmekeşin rahminde.


12.09.2006 - Denizli